NİYAZİ SANLI
Ünlü Fransız yazar Denemeler’inde şöyle der: “Montaigne: Yasalar doğru oldukları için değil yasa oldukları için yürürlükte kalırlar. Kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka bir şeyden değil. Mistik olmak işlerine gelir. Yasa koyanlar da çok kez budala ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen kimselerdir. Nasıl olursa olsunlar insandırlar sonunda, her yaptıkları şey ister istemez sudan ve değişkendir. Yasalardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır?”
Sadece yasalar değil, yeryüzündeki bütün görüşler, uygulamalar görecedir. Doğrulukları ya da yanlışlıkları ispatlanamaz. Ya da, bütün doğrular kişiseldir. Herkes kendi tecrübelerine, müktesebatına ve dünya görüşüne göre bir düşüncenin doğru olup olmadığına karar verir.
Yasalar için de kerameti kendinden menkul diyebiliriz. Hükümetlerin veya devletlerin halkı kontrol etmek, onları yönetmek ve hatta gerektiğinde onları öldürmek için yürürlüğe soktuğu, uyguladığı zırvalıklar da diyebiliriz. Zira devlet meşru öldürme hakkına sahip tek tüzel kişiliktir. Bir insan kendi adına ve hesabına kendisi karar vererek bir kişiyi öldürürse katil olur ve ceza alır. Aynı kişi eline devletin verdiği silahla veya yetkiyle –mesela savaşta- binlerce kişiyi öldürürse katil olmadığı gibi, kahraman olur ve ödüllendirilir.
”Yasalar örümcek ağına benzer, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer.” Marcus Aurelius
Güçlü olan, iktidara yakın olan, parası olan herkes dünyanın her yerinde, bir şekilde, yasaların yaptırımından paçasını kurtarabilir. Yasaların tek amacı halk yığınlarını kontrol altında tutmak, onları sömürmek ve sistem için kendini feda edecek askerler yetiştirmektir.
Yasaların en büyük ve temel paradoksu yasa koyucuların yasaların yaptırımından muaf tutulmasıdır. Onların dokunulmazlıkları vardır. İşte tam bu yüzden yasalar zayıflar içindir. Onların itiraz etmesini engellemek içindir.
Bir devlet sisteminde devletin en yetkilisi ve güçlüsü ile en zayıfı arasında yasalar farklı uygulanıyorsa orada bir adaletten söz edilemez.
Yağmur yağdığında buna maruz kalan herkes ıslanır. Ama güçlülerin, iktidardakilerin ve zenginlerin elinde onları koruyacak şemsiyeleri vardır ve yasalar onlara uygulanmaz.
Yağmur herkesi ıslattığında dünyada gerçek bir adaletten bahsedebiliriz, gerisi halkı masallarla uyutmaktır.
















