Editörden
Bir zamanlar televizyonda çok sık gösterilen bir reklam filmi vardı. Bir inşaat firması sahibi önüne getirilen projeleri “Bu olmamış. Bu hiç olmamış. Bunu zaten yaptık. Farklı bir şey istiyorum.” diyerek elinin tersiyle itiyordu. Editör olmanın insanda böyle bir his doğurduğuna bizzat şahidim. Yazılar önünüze geldiğinde göğsünüzün sıkışması, nefes alış verişlerinizin hızlanması, gözlerinizin kısılarak bütün dikkatinizin yazıya yönelmesi ve o yazının yayınlanıp yayınlanmamasına karar vermeniz sonucu ortaya çıkan “Buranın kralı benim!” duygusu inanılmazdır.
Yazıya şöyle yukardan bir bakar şekil yönünden sizi cezbetmesini beklersiniz. Doğru puntoda ve doğru fontta mı yazılmış. Paragraflar yerli yerinde mi? Başlık ve yazar adı yanyana yazılmış mı? İlk intiba olumlu olunca yazıyı okumaya başlarsınız. Kompozisyon sırasına dikkat edilmiş mi? İmlaya özen gösterilmiş mi? Yazı bu aşamadan da olumlu görüş alırsa içeriğe bakılır. Konu ile anlatım arasında bir tutarlılık var mı? Yerinde örnekler verilmiş mi? Yazar konuya farklı bir bakış açısı getirebilmiş mi? Bütün aşamalardan geçen yazı onaylananlar klasöründe yerini alır. Tekrar betekrar okunur, yazarın veya şairin izniyle gerekli yerlere müdahale edilir. Sonra yayın sırasına alınır. Bazen yazıda imla, kompozisyon, dil çok kötüdür ama içerik harikadır. Birkaç saatlik çalışma ile yazı yayına hazırlanır. Bazen de sürekli şiir yazmaya çalışan birini hatıra yazmaya yönlendirirsiniz ve başarıları sizin koltuğunuzu kabartır. Yetenek avcısı hissedersiniz kendinizi. Bu aşamaların her birinde editörün seçim yapma hürriyeti vardır ki bu durum ona müthiş bir güce sahip olduğu vehmini verir.
Herkesin olduğu gibi editörlerin de patronu vardır. Sık sık arar veya bir mesajla yayın tarihini hatırlatır. Bazen bir yazının yayınlanması için görüş bildirir. İşte o zaman editör kıskançlığı devreye girer. Bir boğaz temizleme sesi gerekli mesajı çok net bir şekilde verir. “Ehm, öhöm, ıııı.” Mesaj alınmazsa bir sonraki aşamaya geçilir. “Zannediyorum fakire editörlük görevi vermiştiniz. Madem siz daha iyi yapıyorsunuz ben artık vaktimi başka şeylere tahsis edeyim. Size kolaylıklar dilerim.” Çok şükür ki patronlar oldukça anlayışlıdır. Bir iki iltifat cümlesi ile editörün hakkı teslim edilir. Ama hemen ardından haklı bir salvo gelir. “Derginin mizanpajı bitti. Keşke editör yazısı elimizde olsa da dergiyi yayına verebilsek.” Editör yelkenleri suya indirir. Her sayıda yazması gereken ama kimsenin okumadığını bildiği bu sıkıcı yazıyı yazar. Gönüller yapılır. Yeni sayılardaki çekişmelere kadar güllük gülistanlık bir hayat yaşanır.
İyi okumalar efendim.
M.KARADAYI