Zeynep Gülşen
Her insan bir alem bu dünyada. Kimi aydınlık kimi karanlık kimi alacakaranlık kimi de alaca aydınlık. Bu kadar mı? Hayır. Derinlik sahibi olanlardan sığlığın zirvesine çıkanlara, pınarlar gibi akanlardan durgun sular misali kokuşanlara çok farklı karakterler. Güneş gibi ay gibi parlayanlara bakarım ben. Tipi olup sağı solu birbirine katanlardan uzak dururum. İçine işler onların soğuk dalgaları. Gözlerini açamazsın. Yüzüne yüzüne vurur cam kırığı gibi esmeleri. Güneş gibi ay gibi olanlara bakarım ben. Bir de o berrak sular gibi akanlar var ya gönle. Onlarla sükûnet bulur, onlarla ümitlenirim hayata.
Kader beni bir coğrafyadan aldı, başka bir coğrafyaya taşıdı. Yeni günler gördüm. Yeni yüzler buldum. Yeniliklerle doldum. Kapım yeni baharlara açıldı. Bir rüyadan çıkıp geldim buralara. Kendimi bulmaya, kendim olmaya. Özgürdüm yudum yudum. Kimseye minnet borcum yoktu. Yolda yürüyenlerle selamlaştım. Dostluklarım oldu. Kapılar açıldı. Nimet kapıları. Hikmet kapıları. Ve belki de cennet kapıları. Neden olmasın? Ben cennet kapılarını istiyorum. O’nun rahmetinden ümit mi kesilir?
Kendi dünyamda ilmek ilmek iyilikler örerek tutundum hayata. Sabrın renklerini gördüm acılar ve hasretler durağında. Temiz kalpler vardı o durakta. Tanıştım, halleştim, dertleştim. Şükrün elinden kevserler içtim. Ve anladım kimlerle devam edilir yola. “Ne çok koşturmuşum olur olmaz işlere! İyilikten başka düşüncem yok elbette. Öyle gördüm, öyle bildim hayatı. Ama dedim ya. Her insan bir alem bu dünyada. İşte sır ve sorun burada. Kim hangi alemde? Sözü nereden gelir, sazı hangi nağmeyi çalar?
Bir dost ne demişti. “Sakın kendini ezdirme. Düşüncelerini bile. Duygularını bile. Sana kıymet vermeyene ne olur, gününü, saatini, saniyeni ikram eyleme.” Şu sözler de çınladı kulağımda bir başka güzel sesten. “Bazen yapmamak, yapamamak çok daha güzel. Gücün yetmesin, vaktin olmasın insanlara.”
Heyecanlı günler yaşadım. Öne çıkmak gibi bir derdim olmadı. İşten kaçmazdım. “İlk adımı attım.” derken ilk dolu tanelerine maruz kaldım. İnsanları kendim gibi mi sandım? Belki öyle oldu biraz. Kapıları kapatmak istemedim. Ama soğuk, kar, tipi… Kapılar kapanmalı döndüğünde devran. Açılmalı ardına kadar belki nur üstüne nur gök aydınlık olduğu zaman. Kapı aydınlığında buldum ben gülleri. Onda soludum ıtır kokan müstesna çiçekleri.
Uzaklık rahatsız edene. Yakınlık huzur verene. Karar verdim. Elimi çektim. Kalbimi inciten, ruhumu yoran gölgelerden. Bir güzel kapım var. Açılır her sabah bereketle hayata. Aydınlık günler sunar kader oradan bana. Uzaklık soğuk gelene. Yakınlık beni gönülden sevene. Çok fırtınalı günlerim oldu. İmtihan vardı içinde. Biliyorum. Oldum mu olmam gereken yerde? Durdum mu durmam gereken yerde? Uzaklık ateşin öfkesine. Yakınlık Firdevs şelalelerine. Şimdi durdum. Kapım yeniden açılıyor, hiç olmadığı kadar güzel günlere.
Kötü kokan mumun ışığında aydınlık olmaz. Bir çiçek var diye çamur deryalarına dalınmaz. Nezaket dünyam benim. Aydınlık kapım benim. Geçmişten gelen çok güzel izlerim var benim. Allah bana ikram eder. Ben şükrederim. Dualarım var. Ne kapılar açar. Üzerime üzerime bereketli yağmurlar gibi yağar. Anamım duası bilirim beni hayatta tutar. Candan yapılan dualar bir de. Onlarla yürür ruhum yarınların güne bakan yamaçlarında. Kalpten kalbe yol var, derler. Kalbime iyi gelen iyiler var.
Yanlış mecralar nasıl da sıkıyor insanı. Nasıl da daralıyor, bunalıyor ruh. Kapıyı bulamıyorsun çıkmak için. Sisler, karanlıklar sarıyor etrafını. Volkanlar patlıyor art arda. Zehirli havalara maruz kalıyorsun. Değerin değil değersizliğin çöllerinde yalnız kalıyorsun. Dualar dilinde yine. Birden bir kapıya rast geliyorsun. Kapı aydınlığı gözlerini kamaştırıyor. “Bir daha asla!” diyorsun.
Sabahlar hep müjdeli, akşamlar hep sükûnet olsun istedim. Öyle yaşadım hayatı. Bana can olanlar gibi ben de can olmaya çalıştım. Bundan olsa gerek kapımda eksik olmadı o cennet yüzlüler. Kapımın aydınlığı ondandır. İçimin kıpır kıpır neşesi ondandır. Rabbim bana ne güzellikler nasip ettin. İşte ben de bundandır istenmeyen her şeyi terk ettim.
Bir sabah:
“Merhabalar efendim” mesajı düşer telefona.
Kısa bir yazışma olur sonra:
“Nasılsın?”
“İyiyim çok şükür. Sen?”
“Ben de. Konuştun mu?”
“Evet.”
“Ne dedi?”
“Kendini yorma.”
Her insan bir alem. En aydınlık kapılar hangi alemden? Ruhuna, kalbine yük olandan değil. Onlara sürur verenden.