HATIRA YAZMAK
HÜSEYİN ENVER
Yazı ile ilgili bir muhavere olduğunda eğer oturuyorsam ellerimi göbeğimin üzerinde kavuşturur ayakta isem birleştirip içiçe geçirdikten sonra baş parmaklarımı birbiri etrafında tur attırırken üst perdeden ve tok bir sesle “En kolay şey hatıra yazmaktır”derdim. Galiba bu iddiam ile sınanıyorum.
Akla ilk gelen bu iddianın yersiz olmadığı. Her kim şöyle bir düşünse ve “En kolay yazı nedir?” diye kendine sorsa ilk vereceği cevap aynı olurdu: Hatıra yazmak. Öncelikle ortada hazır bir malzeme var. Bizzat yaşanmış ve sürekli yanında taşınan hafızaya kaydedilmiş. Yapılacak tek şey hafızaya müracaat ile yaşananları yazıya geçirmek. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Kırksekiz yıllık hayatından sadece otuz sayfa hatıra dercedebilmiş biri olarak bu iddiayı dillendirmem artık imkansız.
Hatıra yazmaktan beni alıkoyan sebeplere bakınca hatıra yazmanın da zorlukları olduğu hatta bazen diğer yazı türleri yanında daha sıkıntılı olduğu sonucuna varıyorum. Çünkü hatıra yazmayı doğrudan veya dolaylı etkileyen sebepleri görüyorum. Bu sebeplerin en başında “Acaba birini rahatsız edecek miyim?” endişesi geliyor. Çünkü bazı insanlar artık tarihin tozlu raflarında unutulmaya terkedilmiş hadiselerin yeniden gündem olmasını istemezler. Geçmişi hatırlamak istemeyenler ya onları utandıracak hadiselerin günyüzüne çıkacağından korkarlar ya da geçmişin yükünü tekrar omuzlamak zorunda kalıp şimdinin hayat konforunun bozulacağından endişe ederler.
Geçmiş, yaşanmış, ders alınmış dolayısıyla bugünü ve geleceği kurarken acılarından istifade edilmiş bir tecrübe harmanı iken bazıları için günahların ve cezası çekilmesi gereken suçların ortaya çıkması anlamına gelir. Geçmişle bağını masumane koparanlar da vardır. Yaşadığı acıları yeniden hatırlayıp eski travmalara düşmek istemeyenler ya da nostalji romantizmine düşüp bugünü ıskalamak istemeyenler bu kategoridendir. Dolayısıyla acaba sorusunu sorduran bu kişiler hatıra yazmaya başlarken beni düşünmeye sevkederek yazmamı geciktiriyor veya tamamen durduruyorlar.
Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırması, hayatın akışını hızlandırması ve bunun sonucu olarak yeni meşguliyet sahaları açması dolayısıyla en çok yakındığımız vaktin olmaması hatıra yazmanın da önündeki engellerden biridir. Modern hayatın insana dayattığı çağdaş ihtiyaçlardan şikayet etmeyen yok gibidir. “Hem ağlarım hem giderim” diyen yeni gelin gibi hem şikayet ediyor hem de bizi adeta köleleştiren bu yeni ihtiyaçları hayatımızdan çıkarmaya teşebbüs etmiyoruz. Sonunda kendine veya ailesine ayıracağı vakti teknoloji başında dünyanın bilmem neresinde yaşanmış komik bir olayın videosunu izlerken harcıyoruz. Nasıl düşünmeye, yazmaya vakit olsun ki?!
“İlk aklına gelen fikir senin değildir” demişti bir hocamız ilk senaryo dersine başlarken. O kadar çok dış tesire maruz kalıyoruz ki zihnimizin ürünü diyeceğimiz özgün hiçbir şeyimiz kalmıyor. “Acaba hatıralar için de böyle bir tehlike sözkonusu mu?” diye sormadan edemiyorum. Birkaç gün önce okuduğum bir haberin bu endişemi artırdığını kabul etmek zorundayım. Yazıya göre bilim insanları beynimizin hatıralarla oynadığını iddia ediyorlar. Yani bir hadiseyi her hatırladığımızda beynimiz bazı ekleme ve çıkarmalar yapıyor. Bu değişiklikler bulunduğumuz yere ve konuştuğumuz insanlara göre farklılık gösteriyor. Yani hiçbir zaman geçmişimizi birebir aynı hatırlayamıyoruz. Bu durumda insan hafızasına nasıl itimat eder ki? “Yazarsam acaba kaç yanlış bilgi eklerim?” endişesini yaşamam normal değil mi?
Yıllar önce bir derginin editörlüğü yaparken yazıya teşvik için “Hatıra yazın.” “En kolay şey hatıra yazmaktır” diye iddia etmiştim. Dediğini yapan biri olarak de hemen hatıralarımı yazmaya başlamıştım. İddiamı doğrular nitelikte bir oturuşta tam otuz sayfa yazmıştım. Bu olayın üzerinden onaltı sene geçti. Hatıralarımı yazmaya bir daha oturamadım. Kısa bir süre önce benden yazı isteyen bir dostumun tazyikleri de işe yaramadı. Bendeki heves kaybını gören dostum bütün iyi niyetiyle beni teşvik etmek için “En kolay şey hatıra yazmaktır diyordun ya oradan başla işte” deyiverdi. O zaman anladım ki ben de iddiasından vurulanlardan oldum. Yazının başında hatıra yazmak kolaydır iddiası bana imtihan oldu demem bu yüzdendi. Yukarıdaki mazeretleri de okuyucuyu değil kendimi ikna etmek için yazdım aslında.
Bu yazıyı okuyanlar “Sadece hatıra değil ki bütün yazı çeşitleri zordur.” diye itiraz edecekler. Bence bu itirazları yersiz. Yine bir derginin editörü olarak diyorum ki “Yazmak isteyen yazar arkadaş!” Yeter ki yazmak kastıyla bir bilgisayar karşısına otursun ya da eline bir kalem alsın. Bu iddiamı ispatlamaya her zaman ve zeminde hazırım. Hodri meydan!