Söyle Meriç, var mıdır sende merhem, bu onulmaz yaraya,
Sen su iken, köprü oldun çıkmak için karaya.
Al garipleri de ulaştır, karşıdaki köylere, şehirlere,
Bir zamanlar, medeniyet götürdüğüm yerlere
Söyle Meriç, gördün mü gözü yaşlı, ciğeri dağlı bir ana,
Kuzusunu mu kaybetmiş ne, arıyor yana yana.
Tarih dursun ve şahit olsun bu çaresiz telaşa,
Dualar bu defa, denizden yükseliyor Arşa..
Söyle Meriç, gördün mü kalbi kırık, yüreği burkuk bir ana,
Fedayı cân etmiş de zâhir, bedeni bir yana ruhu bir yana,
Fikir işçisi, Hakkın çırağı, kimseden beklemez ücret,
Asrı saadette vakidir ancak, böyle bir hicret.
Söyle Meriç, dayanır mı bu zulme, sence hiç bir yürek,
Kahrı lütfu bir bilip de, ölüme gider gülerek,
Arif olan bilir ki, âlem sevgiden yaratıldı,
Ve sevmek suç sayılıp, öz yurdundan atıldı.
Söyle Meriç, koklamaya doyamadan bir ana, kuzusunu,
Gömer de elleriyle toprağa, nasıl çeker sızısını.
Merhamet, insana değilse, kime indi acaba
Kendinden utanır oldu, bir baksana hicâba.
Söyle Meriç, bu diyarda bir vefalı sen mi kaldın,
Gitti canlar sonsuzluğa, bu vebali sen mi aldın.
Sana bir yolum var, bekle beni karadan,
Elbet o gün, yevmüd’ din’ de hesap sorar Yaradan.
Söyle Meriç, söyle artık, sular kanlı akmasın,
Hülâgular, Cengizhanlar, artık canlar yakmasın.
Söyle Meriç, kim yüklenir dertle dolu bu yükü,
İlâhi, budur senden niyazım, mutlu bitsin bu öykü.
Fuat Çomaklı