GRAFFİTİLERİN ESİR ALDIĞI ŞEHİR; ŁÓDŹ
Dr. Ahmet Aydın
Bazılarına göre “Eğitim”, bazılarına göre “Erasmus”, iş dünyasına göre “Tekstil” şehri olarak adlandırılsa da, bana göre “Graffiti” şehridir ŁÓDŹ. İlginçtir ki Gdansk gibi ve hatta Poznan gibi akla nüfus açısından büyük şehirler gelse bile Łódź, Polonya’nın nüfus bakımından en büyük üçüncü şehridir.
Łódź Lehçe’de “sandal, kayık, bot” anlamlarına gelip armasında da sandal resmi bulunduran ruhu olan bir şehirdir. Zamanında şehrin sular içinde olup, bir kara kısmının bir sandala benzemesinden dolayı aldığına inanılır bu ismi. Polonya’nın üçüncü büyük kenti olan Lodz (Łódź), başkent Varşova’nın yaklaşık 135 kilometre güney batısında kalmakta yani Varşova’dan 1.5 saatte rahatlıkla ulaşabileceğiniz uzaklıkta bir şehirdir.
Bir endüstri şehri olan Lodz, tarihte üç büyük imparatorluğun sınırları içinde yer almıştır: Rusya, Avusturya ve Prusya. Şehir, yüzyıllar boyunca fakir bir kent olarak kalmış; ancak 19. yüzyılda, Rönesans’tan sonra çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Lodz, Polonya’nın merkezinde, birçok önemli Avrupa yolunun geçiş noktası üzerinde yer almaktadır. Şehirde Leh, Alman, Rus ve Yahudi kültürü iç içe yaşanmakta; bu çok kültürlü yapı, şehre eşsiz bir karakter kazandırmaktadır.
Lodz, günümüzde sadece büyük ve dinamik bir sanayi kenti değil aynı zamanda yerli ve yabancı yatırımcılar için çok önemli bir ekonomi ve ticaret merkezidir. Eskiden beri gelen tekstil alanında dinamikliğini korumaktadır. En büyük ticaret ve alış veriş merkezi Ptak’tır. Şehrin yıllardır en gözde caddesi Piotrkowska caddesidir ki bu yazıyı bana yazdıran da odur. Bu caddede gezmek bile başlı başlına ayrı bir keyiftir. Caddede şehrin ünlü piyanisti Arthur Rubenstein’in heykeli ile Lodz şairi Julian Tuwin’in heykelleri sizi selamladan bırakmaz. Grand Hotel önündeki “Walk of Fame” yani Hollywod’daki gibi meşhur isimlerin yerlerdeki yıldızlara yazıldığını da görürseniz şaşırmayın. Ayrıca ülkedeki tek sinema üniversitesinin burada olduğunu da unutmayalım. Bundandır ki buraya Hollywuç’da denir.
Ama Piotrkowska caddesi. Ne desem, nasıl anlatsam ki? Nasıl anlatırsam anlatayım, hikaye hep yarım kalacak.
MAZİYİ BİR SOKAĞA SIKIŞTIRAN YOL: PİOTRKOWSKA CADDESİ
Bir haziran sonuydu, takvimler 29(?) dese de, yolculuk maziyeydi bu sefer. Haritada Lodz, Piotrkowska Sokağı yazılıydı ama katılımcılarla renklenen grup, son zamanlardaki en güzel yolculuğunu yapıyordu maziye doğru. Evet bu yolculuk, biraz da geçmişeydi. Grupta profesörümüz de vardı, matematikçimiz de, edebiyatçımız da, iş adamımız da, genci de vardı güngörmüşü de. Daha ne olaydı, ekip hazırdı, kaptan “Vira bismillah!” dedi, çevirdi kontağı.
Piotrkowska Sokağı mı uzundu ( 5 km) yoksa her adımda bir hatıra, her soluklanışta bir yadediş mi efsunlu kılıyordu yürüdüğümüz caddeyi bilmem. Biz maziye dalmadan, sokağın mazisine bir bakalım isterseniz.
Merkezinden geçen bir tramvay hattı geniş bir yeşil kuşak gibiydi Piotrkowska’nın. Mickiewicza Bulvarı’ndan Bağımsızlık Meydanı’na kadar nerdeyse otopark yeri yok denecek kadar azdı. Bizi her yönden büyüleyen bu sokakta en çok emek 1990’dan sonra buraya alın terini akıtmış olan mimar Marek Janiak’e aitti. Marek aynı zamanda o dönem “Zódź Kaliska” adlı bir sanat grubun önemli bir üyesiydi. Piotrkowska Sokağı Vakfı’nın kurulması fikrini ortaya önce o attı. Amacı, bu sokağı yeniden canlandırmak ve yayalara açmaktı. İlkin, Piłsudskiego Bulvarı ile Tuwima Sokağı arasındaki mesafe trafiğin dışında bırakıldı. Renkli parke taşları ile kaplı sokak modern sokak lambaları ve sokak mobilyalarının diğer unsurları ile donatıldı. Sanat, bu sokağın her taşına işlenmeye başlamıştı.
Sokağın kuzeyindeki Özgürlük Meydanı 1993-1997 yıllarında trafiğe kapatıldı. Yayalara açıldı. Meydan, eski kaldırımı taklit eden siyah parke taşları ile döşendi ve sokak mobilyaları açısından da gittikçe daha güzel unsurlarla donatılmaya başlandı. Değişim ve dönüşümün önü açıldı mı, durdurabilene aşk olsun. Piotrkowska Sokağı’ndaki dekorasyon değişikliği ile birlikte apartmanlar ve yanında duran küçük saraylar da canlandırıldı. Bazı barlar, restoranlar, mağazalar ve kafeler onların içine taşındı. Öncelikle, apartman dairelerinin ön cepheleri yenilendi ve sokaktaki canlanma yavaş yavaş arka bahçelere ve oradan da arka binalara kadar ulaştı. Bugün gezdiğimiz sokağın hepsi olmasa da, çok sayıda binanın arka bahçesi parke taşı ile döşendi ve ticaret amacıyla kullanılmaya başlandı.
Bugün Piotrkowska Sokağı, ekonominin de ticaretin de kalbidir. Tabiki PTAK alış veriş merkezi ile MANIFAKTURA’yı da unutmadan. Ama şehrin vitrini, kalbi her zaman için Piotrkowska oldu. Çünkü en önemli idari ofislerin hemen hepsi, bankalar, mağazalar, restoranlar ve iplikçiler, kitapçılar, alış veriş marketleri ve dükkanlar boy boy bu caddeden geçenleri selamlamakta. Łódź kentinde düzenlenen etkinliklerin çoğu, açık hava partileri, yürüyüşler ve resmi kutlamalar burada gerçekleşiyor. Piotrkowska’nın şahitliğinde olmayan olaylar, Lodz’un tarihine geçmiyordu sanki.
Piotrkowska için, Lodz’un kültürel, politik, duygusal, ticari iş merkezidir denilse yeterli değildir. Bu sokak efsunludur, alımlıdır, hayale meyelandır alır götürür sizi maziye. Girdiğiniz bir kitapçı, İstanbul’daki sahafçılara, yediğiniz bir dondurma Fatih’deki Roma Dondurmacısı’na, yanında soluklandığınız Nobel Edebiyat Ödül’lü Milosz heykeli, uzaklara dalmış bir Yahya Kemal’e, sokak boyunca sağlı sollu rengarenk çiçekler bahara bin bir renkli laleleriyle giren İstanbul’un kokusuna alır götürür sizi. 7’den 77’ye birlikte olmaktan keyif aldığınız arkadaşlarınız ise bir lise son sınıf gezisindeki arkadaşlarınızı getirir aklınıza. Yani efsunludur Piotrkowska, sizi sadece o anda bırakmaz, alır götürür.
Ve tabii ki graffitiler. Ben daha önce de demiştim, kayıtlara öyle geçsin lütfen, Lodz graffitiler tarafından esir alınan bir şehir. Birbirinden farklı öyle figürler öyle resimler var ki, kelimelerin kifayetsizliğine ısmarlanmayacak şekilde gözlerinize bir bayram havası yaşatır. O kadar güzel resimleri o büyüklükte yapmak ne kadar zorsa da renk canlılığını bu düzeyde tutmak da hakikaten ayrı bir ustalık ister. Bırakın duvarları yerleri bile boş bırakmamışlar bu sokakta. Bastığınız yerlerde bile ülke sinemasının en ünlü isimlerini, aktörlerini, rejisörlerinin isimlerini aynı Hollywood’daki gibi yıldızlarla sarmalanmış bir şekilde görmek hayal değil. Burası da bizim “Holly Lodz”umuz yani.
Piotrkowska’yı bitirdiğimizde gün de bitmişti. Midemizde ev sahibi Engin beyin ikram ettiği “Balkan Mutfağı”nın meşhur köfteleri, kalbimizde bir Lodz aşkı, gözümüzde rengarenk bir sanat cümbüşü, ve nihayetinde günün resminde “Yılanlarla bile sarmaş dolaş” İbrahim abimizin ilk heyecanı, sanki bu ekibin son seferi değil gibi geldi bize. Bilmem Mevla ne der?
Daha detaylı bilgi için İnternet sitesi: http://www.uml.lodz.pl/