Mehmet Akif’e göre “Sanat bütün insandır.”
Eflatun ise “Sanat kopyanın kopyasıdır.” der.
Sanat dolayısıyla güzellik tasavvurumuz, aslında hayatı ve varlığı anlayış biçimimizdir.
Sanat, varoluşu keşfe uğraşan müthiş bir argüman ve medeniyet taşıyıcısıdır.
Sanat, varolanla değil varolması gerekenle uğraşan idealist bir duyuş, seziştir.
Sanat, güzelliğin ve estetiğin peşinde ama insanı çözmeden ve insanın derinliklerine inmeden, elde edilecek bir paye değildir.
Prometeryan insanın Tanrı’ya meydan okuma hezeyanları ile ortaya çıkan sanat tarihi ise ruhsuz ve ölü doğumdur.
Eşsiz yeryüzü ve varlığın hicabını kaldırmak, Mutlak Güzel’in gölgelerini takip etmek, yorumlamak, görünür hale getirmek sanatçının incelerden ince dantelasına ve dimağına emanettir.
Sanatçı hayatı duyabilen ve hayatla yüzleşebilendir. Hayattan kaçarak varlık keşfedilemez.
Güzellik tasavvuru; hayata tutku ile bağlı olanların idealidir.
Hayatın sahteliğinden kaçarak başkalarına hayat aşısı yapamazsınız.
Tabiatın donuk manzaralarının üstünde ilahi besteyi okuyabilen varlık yorumcusudur gerçek sanatçılar.
Estetik düşüncesi, modernitenin kaba ve maddiyatçı çarklarının paletleri altında ezilmemelidir. Ruh nezaketi, gönül enginliği ise bizim medeniyet telakkimizdir.
İnsanın kerim bir varlık olduğu ve haklarının korunması, sanatın ve medeniyetin temel bakış açısını oluşturur. Hatta o kadar mükerrem bir varlıktır ki insan, dünya ve ötesi, fizik ve metafizik alemdeki mutluluğunu amaç edinmek, gerçek terakki ve medeniyet düşüncesinin ana hedefi olmalıdır.
Sanat doğada olmayanın taklidi iken, Aristo’ya göre doğada olan şeylerin taklididir. Bu yüzdendir ki Eflatun, “elimizde olanlardan dolayı sızlanmanın aptalca bir şey olduğunu; çünkü orijinaline sahip olduğumuz bir şeyin bin bir zorlukla taklidini yapmanın doğru bir davranış olmadığını” söyler.
Alemin kevnü fesadı içinde ahengi, armoniyi görmek maharettir. Sanat kaos içindeki ışığı, manayı ortaya çıkarır. İnsana huzursuzluk veren, karmaşa ve geçiciliktir. O akışkanlık içinde sonsuzun mührünü görendir ve gösterendir sanatçı. Nesneler dünyasındaki keyfiliği geçip, nizama ve mutlaka ulaşmak, eşyanın hakikatini keşfetmek gayedir sanatta. Benlik aradan çıkmadan Hu’ya ulaşmak zordur, vesselam.
Şair Ümmü Sezer’in deyişiyle düşünce deryamıza yelken açalım. O “düşünce dalgalarının varlık sahiline çarpmasıyla oluşan seslerden” bahseder, işte o seslerin bestesine ve harmonisine sanatın aşkınlığı diyorum ben de…